Emtia fiyatları önceki beklentilerimizde de bahsettiğimiz gibi jeopolitik riskin artmasıyla hızla yükselişe geçti. Külçe altın fiyatı, Rusya'ya yönelik beklenenden daha zayıf yaptırımların gelmesiyle 17 ayın en yüksek seviyesine çıkmasının ardından perşembe günü gerilemiş olsa da piyasalar önümüzdeki Fed toplantısına kadar hareketli kalmaya devam edecek gibi duruyor.
Avrupa'nın doğu ucunda yaşananlar nedeniyle hafta başından bu yana güvenli liman arayışına geçildi ve VIX endeksi 37 seviyesine kadar yükselmesinin ardından 30 bölgesine geriledi. Ukrayna'daki krize paralel olarak artan enerji fiyatları ise, küresel ekonomik sistemin yükselen enflasyon ve faiz oranlarıyla baş edip edemeyeceği konusundaki belirsizliği de beraberinde getiriyor.
Rusya ile Batı arasında Ukrayna konusunda artan gerilim, ekonomik dengesizlikleri de beraberinde getirebilir. ABD enflasyonun da on yıllardır görülen en güçlü artışla yükselmeye devam etmesi mart ayı toplantısında Fed’in alacağı kararlar açışından oldukça önemli olacaktır. Aynı zamanda, reel faiz oranlarının seyri de altın fiyatında yaşanan yükseliş için önemli bir itici güç olarak talebi artırmaya devam ediyor.
Tedarik Krizi Sonrası Yaptırım Dönemi
Gelişmiş ülkelerden gelen yaptırım açıklamaları ise küresel ticaretin seyri açışından son derece önemli. Asya tarafında Japonya Başbakan Fumio Kishida, son eylemi "kabul edilemez ve uluslararası hukukun ihlali" olarak nitelendirdi, Japonya'nın yaptırımları içerebilecek güçlü bir yanıta hazır olduğunu da sözlerine ekledi. ABD Başkanı Joe Biden Rusya'nın yurtdışındaki borç satışını ve ülkenin seçkinlerini hedef alan yaptırımları bu hafta açıkladı. Çin dışişleri bakanlığı ise yaşananlarla ilgili olarak bazı ülkelerin tam bir işgalin habercisi olarak gördüğü Ukrayna'nın iki bölgesine asker sevk eden Vladimir Putin'e yanıt olarak birkaç ülkenin Rusya'ya uyguladığı "yasadışı tek taraflı yaptırımlara" karşı olduğunu söyledi. Kanada, İngiltere gibi farklı ülkelerin uygulamaya koyduğu yeni yaptırımlarla küresel ticarete yeni bir dönem başlayabilir. Yaptırım sürecinin uzaması halindeyse Rusya ile yapılan ticaretlerin ağırlıklı olarak Ruble ’ye döndüğünü de görme ihtimalimiz bulunuyor.
Merkez Bankalarının Açmazı
Piyasalar üzerinde belirsizlik yaratan en önemli unsur ise başta Fed olmak üzere merkez bankalarının ekonomiyi yavaşlatmak açısından ne kadar hızlı ve sert gideceği konusundaki belirsizlik. Rusya-Ukrayna ihtilafının küresel ekonomiye getirdiği belirsizlik ve enerji fiyatlarında yaşanan yükseliş, ABD'de 40 yılın en yüksek seviyesine çıkan enflasyon oranını körüklemeye devam ederse Fed para politikasında daha hızlı bir sıkılaşma sürecine gidebilir.
Bundan sonraki süreçte merkez bankaları için, fiyatları yönetmek ve ekonomilerini büyütmek gibi ikili mücadele daha da zorlaşacak. Pandemi şokundan henüz tam olarak kurtulmamış dünya ekonomisi, Avrupa’nın Batı ucunda yaşananlarının etkilerini bir süre daha hissetmeye devam edebilir. Enerji fiyatlarını artırarak dünya ekonomisinde sarsıntılara yol açan jeopolitik risklerin artması ise merkez bankalarını ve ülkelerin büyüme hedeflerini sarsabilir.
Gelirlerinin giderek daha büyük bir bölümünü yakıt ve ısınmaya harcayan hanelerin diğer mal ve hizmetler için daha az nakitleri kalması ya da borçluluk oranlarının artması ise şirket yatırımlarının azalmasına, fon arz ve talep dengesinin bozulmasına ve istihdam piyasasında bozulmaya neden olabilir.
Rezerv ve Riskten Korunma Aracı Olarak Altın
Altın destekleyen faktörlerin başında ise fiziksel talep geliyor. Çin ve Hindistan’dan gelen güçlü fiziki talebin de yükselen altın fiyatlarını desteklediği görülmekte. Açıklanan raporlar incelendiğinde geçmişte en çok altın tüketen ülkelerin, pandemi sonrasına altın talebinin yeniden yükselmeye başladığı görülüyor. Dünya Altın Konseyi'ne göre, geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinde Çin'in altın takı talebi, %32 artarak 157 tona ulaştı. Avrupa'nın en önemli rafineri merkezi olan İsviçre'den Çin'e yapılan sevkiyatlar da ocak ayında neredeyse beş kat artarak son beş yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Hindistan'ın ithalatı, mücevher satışlarının neredeyse iki katına çıkmasıyla geçen yıl son on yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Dünya genelindeki merkez bankaları geçen yıl, bir önceki yıla göre %80'in üzerinde bir artışla rezervlerine 463 ton altın eklemiş olması da talebi canlı tutan bir diğer gelişme.
Altın 1.900 Dolar Hareketini Koruyabilir mi?
Tüm bunlar, altının yönünü gelecekte tahmin etmeyi normalde olduğundan daha da zorlaştıracak gibi görünüyor. Yukarıda bahsettim gibi enflasyon ve jeopolitik risklerin devam etmesi altın talebini canlı tutarak fiyatların yükseltmeye devam edebilir.
Ons altın teknik olarak incelendiğinde, daha önce de belirttiğimiz gibi 2020 yılı ağustos ayından başlayan düşüş trendinin 1850 dolar seviyenin üzerine geçilmesiyle, kırılmasının ardından yükselişin hız kazandığı görülüyor. Hafta içinde 1970 dolara kadar yükselen ve direnç bölgesinde kar satışlarıyla karşılanan ons altının ilerleyen süreçte 1980 direncini de kırdığını görürsek 2080 dolar hareketi başlayabilir. Risk algısının artmaya devam etmesi ise uzun vadede 2100 dolar üzerine geçilmesi halinde 2500 dolar hareketini de başlatabilir.