Almanya, Türkiye’nin dış ticareti açısından en önemli ülkedir. 2023 yılında toplam 255 milyar dolarlık ihracatımızın 21,1 milyar dolarlık kısmını (yüzde 8,2) Almanya’ya yapmışız. Bu miktarla Almanya, bir numaralı ihracat ülkemiz konumunda bulunuyor. Aynı yıl toplam 361,7 milyar dolarlık ithalatımızın da 28,7 milyar dolarlık kısmını (yüzde 7,9) Almanya’dan yapmışız. Bu miktarla Almanya, ithalat açısından en fazla ithalat yaptığımız üçüncü ülkedir (birinci ülke Rusya, ikinci ülke Çin.) Bu çerçeveden baktığımızda Almanya ekonomisi bizim açımızdan çok önemli bir yer tutuyor. Almanya’da işlerin kötü gitmesi, büyümenin düşmesi demek ithalatta da daralma olmasına yol açıyor. Alman ekonomisinin 2023 yılında önce stagflasyona sonra da resesyona girmesi sonucu ihracatımız 2023 yılında 2022 yılına göre binde 3 oranında gerilemiştir.
Büyüme
Pandemiyle birlikte 5 çeyreklik bir resesyon dönemine giren Alman ekonomisi, 2021 yılının ikinci çeyreğinden sonra güçlü bir çıkış yapmış ve sonrasında uzun yıllar ortalamasına yakın bir büyüme ortalamasıyla (yüzde 2-3 arası) 2023 yılına kadar gelmiştir. 2023 yılının ilk iki çeyreğinde Almanya stagflasyona girmiş, son iki çeyreğinde büyüme iyice ivme kaybedince bu kez resesyona girmiştir.
PMI
PMI ya da Türkçe ismiyle Satın Alma Yöneticileri Endeksi, işletmelerdeki satın alma yöneticilerinin girdi ve mal siparişi, istihdam talebi gibi alanlardaki davranışlarını inceleyen ve buradan ekonominin üretim ve talep yönü açısından geleceğe yönelik eğilimlerini anketler aracılığıyla ölçmeyi hedefleyen ekonomik bir göstergedir. Endeks 50’nin üzerindeyse ekonomi büyüyor demektir, 50’nin altındaysa büyümekte zorlanıyor demektir, 40’ın altındaysa sıkıntı büyüyor anlamına gelir.
Grafik bize Almanya’nın 2023 yılı ortalarından itibaren büyüme sıkıntısına girdiğini gösteriyor. Mart 2024’de halen 50’nin altında olmakla birlikte PMI’daki yukarı yönlü kıpırdanma yılın geri kalanı için umut vaat ediyor.
Enflasyon
Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı hiperenflasyon nedeniyle enflasyona karşı en duyarlı ülkelerden birisi konumunda olan Almanya’da enflasyon, pandemiyle birlikte deflasyona dönüşmüştü. Ardından özellikle büyümeyi ve ekonominin canlandırılmasını sağlamaya yönelik parasal genişlemenin de etkisiyle enflasyon yükselişe geçti.
İşsizlik
Her toplumun geçmiş deneyimlerinden gelen ekonomik korkuları vardır. Almanya’da bu korkularda ilk sıra enflasyonsa ikinci sıra işsizliktir. Her iki deneyimin de kökeni yukarıda değindiğimiz birinci dünya savaşı sonrasında yaşanan hiperenflasyonun yarattığı ekonomik tablodur.
Pandeminin yarattığı işsizlik artışı, pandemi sonrasında azalarak 2022’de normale dönüşle sonuçlanmış gibiyken yeniden artışa geçmiştir. Şubat 2024 itibarıyla işsizlik oranı yüzde 5,9’dur. Almanya için uzun yıllar ortalamasına bakılarak çıkarılan doğal işsizlik oranı olarak kabul edilen oran yüzde 5 – 6 arasıdır, dolayısıyla gelinen düzey doğal işsizlik oranı sınırları içinde kabul edilebilir.
Cari Denge
Almanya, geleneksel olarak cari fazla veren bir ekonomidir. Bir başka ifadeyle Alman ekonomisi dış dünya ile olan alış verişlerinde her zaman fazla verir. Bunun temel nedeni Almanya’nın ihracatının ithalatından fazla olması yani dış ticaret fazlası vermesidir.
Her yıl yaklaşık olarak GSYH’sinin yüzde 7,5 - 8’i oranında cari fazla veren Almanya Almanya’da bu oran, 2022 yılında yüzde 4,2’ye gerilemiş, 2023 yılında yüzde 5,4’e yükselmiştir. Son dönemde gerek ihracatında gerekse ithalatında düşüş yaşamış olmasına karşılık ithalat düşüşü daha fazla olduğu için cari fazla vermeye devam etmektedir.
Kamu Kesimi Borç Yükü
Kamu kesimi borç yükü, kamu kesimi borç stokunun ilgili yıl GSYH’sine olan oranını gösterir. Euro Birliği’nin temel göstergelerinden birisi olan kamu kesimi borç yükü için belirlenmiş Maastricht tavanı yüzde 60’dır.
Küresel krizle birlikte gelişmiş ülkeler borçlanmaya ağırlık vererek ekonomiyi canlandırıcı harcamalar yapmaya giriştiler. Bu politika, ekonomiyi canlandırmaya yaradıysa da kamu borçlarının astronomik düzeylere çıkmasına da yol açtı. Grafik, Almanya’nın, küresel krize kadar geçen sürede Maastricht kriteri civarında bir kamu kesimi borç yüküne sahip olduğunu, sonrasında borç yükünün hızla arttığını gösteriyor. 2010’da yüzde 82 ile zirveye çıkan kamu kesimi borç yükü, sonrasında düşüşe geçmiş, pandemiyle birlikte yeniden artış göstermiştir. Son iki yılda Almanya kamu kesimi borç yükününü yeniden Maastricht kriteri düzeyine yaklaştırmayı başarmıştır.
Almanya’nın Geleceği ve Endüstri 4.0
Almanya, son dönemde yaşadığı düşüş nedeniyle zihinlerde Japonya’nın yaşadığı durgunluğun benzerini mi yaşayacak sorusunun gelişmesine yol açmıştır. Almanya gerçekten pandemi sonrasından beri bir düşüş yaşamakla birlikte Endüstri 4.0 adı verilen ve sanayi devriminin yeni aşaması olarak kabul edilen dönüşümün öncülerinden birisi konumunda bulunmaktadır. Endüstri 4.0 bilişim teknolojileri ile sanayiyi bir araya getirmeyi hedefleyen bir girişimdir. Bugün kullandıklarımızdan daha düşük maliyetli, daha az enerji harcayan, daha az yer kaplayan, daha güvenilir olan ve daha az emeğe ihtiyaç gösteren yeni nesil yazılım ve donanımla üretimi yürütme çabasıdır. Böylece insana gereksinim duymayan bağımsız olarak kendi kendilerini koordine ve optimize ederek üretim yapabilecek akıllı fabrikaların üretime sokulması mümkün olacaktır.
Almanya, Endüstri 4.0 çalışmalarını sonuca ulaştırdığında yeni bir çıkış yakalayarak kaybettiği yeri yeniden kazanacak gibi görünüyor.
Grafikler için kaynak: https://tradingeconomics.com/