ABD Merkez Bankası (Fed), 16 Mart'ta federal fon oran aralığını Kasım 2018'den bu yana ilk kez 0,25 baz puan artırarak yüzde 0,25 - 0,50 aralığına yükseltti. Beklentilere paralel olarak gerçekleşen faiz artışı sonrası piyasalarda yukarı yönlü hareketlerin hızlandığını ve Fed'in ekonomik projeksiyonlarının piyasalara yansımasını geçtiğimiz yazımızda detaylıca analiz etmiştik. Bu hafta içerisinde ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell ve birçok bölgesel Fed başkanlarının demeçleri ve bunların piyasaya yansımasını detaylıca inceleyelim.
Fed Başkanı Jerome Powell'ın Ulusal İşletme Ekonomisi Derneği’nde yaptığı açıklamalarından öne çıkanlar:
* Enflasyon görünümünün bu yıl büyük oranda kötüleştiğini,
* Fed'in enflasyonu düşürmek için gerekli adımları atacağını,
* Fed'in gerekirse enflasyonla mücadele amacıyla 25 baz puandan daha agresif faiz artışı yapabileceğini belirtti.
Atlanta Fed Başkanı Raphael Bostic'in açıklamalarından öne çıkanlar:
* Savaşın yarattığı belirsizlik nedeniyle agresif faiz görüşlerinden daha yumuşak bir yaklaşım benimseyerek 2022’de 6, 2023'de ise 2 faiz artışına sıcak baktığını,
* Enflasyonun bu baharda yavaşlaması beklenmezken belirsizlik ve faiz artırımları karşısında talebin de düşme riski içerdiğini belirtti.
St. Louis Fed Başkanı James Bullard'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
* Düşük faiz oranı ve büyük bir bilançolarının olduğunu,
* Fed'in mevcut politikasının enflasyonu körüklediğini,
* Enflasyondaki yukarı yönlü baskıları önlemek için agresif politikalar izlenmesi gerektiğini,
* Fed'in faiz artışı ve bilanço küçültme konusunda daha hızlı davranması gerektiğini söyledi.
San Francisco Fed Başkanı Mary Daly'nin açıklamalarından öne çıkanlar:
* Enflasyonun çok yüksek olduğunu insanların sabah kalktıklarında ve gece yatarken enflasyonu düşündüklerini,
* Faiz oranlarının istikrarlı bir şekilde tarafsız bir seviyeye yükseltilmesi gerektiğini,
* Teşviklerin geri çekilmesinin zamanının geldiğini söyledi.
Cleveland Fed Başkanı Loretta Mester'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
* Fed'in aşırı talebi azaltmak için harekete geçmesi gerektiğini,
* Önden yüklemeli faiz artışlarının çekici olduğunu,
* Federal fon oranının yüzde 2,5'e çıkarılmasını ve gelecek yıl için ek faiz artışlarının planlanması gerektiğini belirtti.
Minneapolis Fed Başkanı Neel Kashkari'nin açıklamalarından öne çıkanlar:
* Enflasyon görüşlerinin son 6 ayda dramatik şekilde değiştiğini,
* Enflasyonun çok yüksek seyrettiğini,
* Sene içerisinde 0,25 baz puanlık 6 faiz artışından yana olduğunu belirtti.
Chicago Fed Başkanı Charles Evans'ın açıklamalarından öne çıkanlar:
* Enflasyonun çok çeşitli mal ve hizmetlere yayıldığı için Fed'in yanıt vermesi gerektiğini,
* Enflasyonun kalıcı olmayacağını ancak düşünülenden çok daha uzun süreceğini,
* Bu faiz artışlarının 2023 yılı sonunda federal fon oranını yüzde 2,75 - 3,00 aralığına getireceğini belirtti.
Genel olarak hafta boyunca gelen açıklamalara baktığımızda Fed'in güvercin olan üyelerinin bile faiz artışına sıcak baktığını, enflasyon ile mücadele edilmesi gerektiğini ve 9 trilyon dolara yaklaşan bilançonun bir an önce küçültülmeye başlanması gerektiği üzerinde görüş birliğinin sağlandığını gözlemliyoruz. Pazartesi günü Powell'ın açıklamalarının ardından Goldman Sachs, "Bir sonraki toplantıda başlayarak iki adet 50 baz puanlık artış ve ardından yıl sonuna kadar dört adet 25 baz puanlık artış" gördüklerini söyledi. Piyasa beklentisine baktığımızda Powell'ın açıklamalarından sonra 4 Mayıs’ta gerçekleşecek olan toplantı da 0,50 baz puanlık faiz artışının fiyatlandığını gözlemliyoruz.
Fed'in kaç faiz artışına gideceğine ve arttıracağı faiz oranlarının genel piyasa beklentilerine baktığımızda ise Mayıs ve Haziran toplantılarında 0,50 baz puanlık artış geri kalan toplantılarda 0,25 baz puanlık artışlar ile beraber sene sonuna kadar 6 faiz artışı ön görülürken federal fon oranını ise yüzde 2,25 - 2,50 aralığına yükseltilmesi beklenmektedir.
Powell ve Fed üyelerinden gelen şahin mesajlar ile beraber küresel hisse senedi piyasalarında geri çekilmeler yaşanırken tahvil getirilerinde yukarı yönlü hareketlerin hızlandığını ve altın tarafında satış baskılarının olduğunu gözlemledik.
ABD 2 yıllık tahvil getirisi Powell'ın 0,50 baz puanlık agresif faiz artışı ve üyelerin şahin tonlaması ile Mayıs 2019'dan beri ilk kez %2 seviyesini aştı. ABD 10 yıllıklar ise Rusya - Ukrayna savaşının alevlenmesiyle %1,668 seviyelerine kadar gerilemesine rağmen gelen şahin mesajlarla %2,417 seviyelerini test etti.
Her ne kadar tahvil getirilerinde yukarı yönlü hareketler hızlanmış olsa bile Dünya üzerindeki enflasyon sorunu Altın üzerindeki satış baskısının etkisini azaltıyor. Altın'da geçtiğimiz hafta üzerinde durduğum 1920 dolar seviyesinin etkisini hafta boyunca hissetmişsinizdir. Geçtiğimiz haftayı 1920 dolar üzerinde kapatan Altın 1920 seviyesinin desteğiyle beraber 1966 dolar seviyelerini test etti.
1966 dolar seviyesinin üzerinde 1990 ve 2015 dolar önemli direnç bölgeleri olarak karşımıza çıkarken geri çekilmelerde 1920 dolar seviyesi yakından takip edilmelidir. S&P 500 tarafında ise geçtiğimiz analizimizde üzerinde durduğumuz 4,450 seviyesinin üzerinde haftalık kapanış alarak kısa vadeli satış baskısını üzerinden attığını söyleyebilirim. Pazartesi her ne kadar satış baskısıyla 4,450 seviyesinin alt bölgeleri test edilse bile günü 4,456 seviyesinde kapatarak pozitif tarafta kalmaya devam etmiştir.
Grafikte görüleceği üzere 4,450 seviyesinin üzerinde çoklu kapanışlar yapılmış ve 4,450 seviyesine pull back yapıp onay alındıktan sonra perşembe günü yükselişine devam ettiğini gözlemliyoruz. 4,535 ve 4,585 bölgeleri önemli direnç bölgeleri olarak karşımıza çıkarken geri çekilmelerde 4,450 seviyesinden gelebilecek tepkiler yakından takip edilmelidir.
Sonuç olarak; Fed'in güvercin görüşe sahip olduğu bilinen üyelerinden San Francisco Fed Başkanı Mary Daly gibi isimler de enflasyon ile mücadele edilmesi gerektiğini, faiz artışına sıcak baktıklarını ve 9 trilyona ulaşan bilançonun bir an önce küçültülmeye başlanması gerektiği konusunda görüş bildirdiler. Geçtiğimiz analizimizde bahsettiğim gibi Fed gelebilecek agresif faiz artışlarına karşı piyasaları önceden hazırlama peşinde olduğu görülmektedir. Fed'in federal fon oranında yukarı yönlü politika izleyeceği herkes tarafından artık biliniyor burada Fed için önemli olan piyasaları agresif faiz artışına rağmen bozmadan faiz patikasında ilerlemek olduğunu düşünüyorum. Burada Rusya -Ukrayna savaşına dair gelebilecek mesajların da yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 24 Mart'ta yılın ilk yatırımcı toplantısı için yatırımcılarla bir araya geldi. Toplantıdan öne çıkanlar:
* Merkez Bankası'nın son bir yıldır geliştirdiği proaktif rezerv yönetim stratejilerini son aylarda çeşitlendirildiği,
* Enflasyonun geçici unsurları devreden kalkınca belirlenen politika ile hedefe varılacağı,
* KKM'nin enflasyon üzerinde etkili olacağı,
* Uzun vadeli yatırım kredilerini önemserken bireysel kredilerin yavaşlamasının enflasyonu destekleyeceğini,
* Rezervlerin güçlendirilmeye devam edileceği ve liralaşma stratejisinin fiyat istikrarında etkili olacağı belirtildi.
Aynı gün içerisinde açıklanan haftalık para ve banka istatistikleri ile öne çıkan başlıkları değerlendirelim. Toplantıda Liralaşma açısından 2021 Aralık ayında uygulamaya alınan KKM'nin enflasyonla mücadele etkili olacağı üzerinde yoğunlaşıldığını gözlemliyoruz. Veriler ışığında 18 Mart haftasında KKM'de 581.166 milyar TL birikmiş mevduatın olduğunu ve 17 Aralık 2021'den beri toplam mevduatlar içerisinde döviz mevduatlarının payının yaklaşık %10 azalarak %56,6 seviyelerine gerilemiştir.
Vadesi açısından baktığımızda bankacılık sektörü açısından TL mevduatın vadesinin artmasının kredi-mevduat vade uyumsuzluğu sorununa iyileştirici yönde katkı yaptığını düşünüyorum. Ancak burada olumlu etkilerin yanında olumsuz etkilerin de var olduğunu ve hazinenin faiz giderlerinin artacağı anlamına gelmektedir. Son 1 aydır dolar/TL'de yukarı yönlü hareketlerin artması da faiz ödemelerinin artacağının kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şubat ayı itibarıyla baktığımızda hazinenin toplam harcamalar içerisindeki faizin payı %21,7 seviyelerine ulaşmış durumda ve bunun içerisinde bu ay ödenen KKM faizlerinin dahil olmadığını, bu ay gerçekleşen ödemelerle bu oranın daha da fazla artacağı görülmektedir. Rezervler açısından baktığımızda TCMB'nin brüt rezervleri 108,7 milyar dolar seviyelerinde yer alırken swap hariç net rezervlere baktığımızda -45,3 milyar dolar seviyelerine gerilediğini görmekteyiz. Son üç sütuna ve sarı ile gösterilen brüt rezervlere baktığımızda hem net rezervlerde hem de brüt rezervlerde düşüşlerin yaşandığı görülmektedir.
Bu bilgiler ile dolar/TL paritesini incelediğimizde daha anlamlı analizler çıkarabileceğimizi düşünüyorum. Ocak - Şubat döneminde 14 seviyelerinin önemli bir şekilde savunulduğunu çoğu kez anlattık. Rusya - Ukrayna savaşının alevlenmesiyle 14 seviyesinin üzerine geçilip kalıcılıklar sağlandığını ve şimdi ise karşımıza 15 seviyelerinin önemli şekilde savunulduğunu gözlemliyoruz. Yukarıdaki son üç sütunda yer alan net rezervlerin neden azaldığını daha iyi anladığımızı düşünüyorum.
Teknik açıdan baktığımızda 15 ve 15,20 bölgesinin önemli olduğunu geri çekilmelerde 14,76 seviyesinin altında kalıcılıklar bulabilirsek 14,30 bölgelerine kadar satış baskısı yaşayabileceğini düşünüyorum.
Sonuç olarak; her ne kadar faizler indirilmek istenilse bile büyük merkez bankalarının sıkılaşması ve Rusya - Ukrayna savaşı bu isteğimizin önüne çıkmaktadır.