ABD'nin geçtiğimiz haftada Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar arasında Amerikan finans kurumlarının açık artırmada ruble cinsinden borç satın almalarının yasaklanması vardı ve bunun sonucunda Rus tahvil faizleri yaklaşık %1 yükseldi.
Ancak bu çok ciddi bir yaptırım değildi. ABD'li bankalar ve kurumsal yatırımcılar hala ikincil piyasada yerel tahviller üzerinden işlem yapabiliyor. 2019'da da, birincil piyasada ruble dışı devlet tahvillerinin alınması yasaklanmıştı.
Aşırı İmtiyaz mı?
Ancak bu yeni yaptırım, 10 yıllık da dahil olmak üzere Rus tahvillerinin geleceği konusunda bir miktar belirsizliğe yol açtı.
Bazı piyasa katılımcıları ikincil işlemlere yönelik bir yasak konusunda endişeliydi; böyle bir adım gelişmekte olan piyasa fonlarına çok daha büyük bir zarar verirdi. Bu tarz bir yaptırım hala masada olabilir ve sadece bu ihtimal bile ABD'li para yöneticilerini çok daha temkinli hale getirecek.
Rusya bir süredir Ukrayna sınırına asker yığmaktaydı ve Karadeniz ve Azak Denizi'nin bazı bölgelerine erişimi kısıtlayarak Ukrayna sahillerinin büyük bir kısmını etkiledi. Başkan Joseph Biden Rus Başkan Vladimir Putin'i bir "katil" olarak tanımladı, ancak hemen ardından ABD savaş gemilerini Karadeniz'e yollamamaya karar verdi. İngiltere ise bölgeye bir uçak gemisi ve fırkateyn yollamayı kabul ederek, Akdeniz'deki destek kuvvetlerini alarma geçirdi.
Rusya, rejimin en önemli karşıtı Alexei Navalny'i hapse atıp düne kadar ihtiyacı olan tıbbi yardımı sağlamayı reddederek hayati tehlikeye kadar açlık orucunu sürdürmesine izin verdi ve küresel kamuoyunu açık bir şekilde karşısına aldı. Tüm bunların öncesinde, Navalny geçen yıl zehirlenmişti.
Rus tahvili alımlarına getirilen yeni sınırlamalar bir kez daha ABD'nin küresel finans piyasaları üzerinde sahip olduğu devasa gücü ortaya koydu. Bu adım, ABD'nin küresel rezerv ve ticaret parasının ihraççısı olması sayesinde sahip olduğu "aşırı ayrıcalığın" bir örneği değildi, ancak ülkenin en derin ve likit finans piyasalarına ve en gelişmiş sermaye havuzlarına sahip olma statüsünü ortaya koydu.
Rusya'nın dolar cinsinden tahvilleri de kısa bir darbe aldı ancak yaptırımların sınırlı kapsamı anlaşıldığında toparlandı.
Çin ise ekonomistlerin, akademinin ve gazetecilerin kendisini desteklemesi için para harcamakla meşguldü ve tam da gerilemedeki bir ABD'nin yükselen Çin'e karşı düşüş yaşadığı bir dönemde, renminbinin uluslararası çapta tercih edilen para birimi olma statüsünü doların yerini alacağını iddia etti. Bu iddia en iyi ihtimalle fazla umutlu.
Rusya böyle bir iddiaya sahip değil. Bunun yerine, Avrupa'yı hizaya getirmek için petrolü, doğal gazı ve ordusunu kullanıyor. Avrupa Birliği finans bir kenara, siyasi ve askeri alanda bile entegrasyon sağlamaktan sürekli uzaklaştıkça, bu strateji de başarılı oluyor. Renminbi gibi euro da bırakın yerini almayı, dolara rakip olmaktan onlarca yıl uzakta.
Küresel tansiyon ABD Hazine tahvilleri üzerinde pek bir etki yaratmamış gibi görünüyor. Çin'in sahip olduğu 1 trilyon dolardan fazla ABD tahvilini satma ya da alımlarını durdurma ihtimali çok düşük. Pek fazla seçeneğe sahip değiller (aşırı ayrıcalık işte bu).
Bir kere, Hazine tahvilleri satmak Çin'in kalan rezervlerinin sadece değerini düşürür. Bu, John Maynard Keynes'e atfedilen esprinin bir örneği: Eğer bankaya bin dolar borcunuz varsa, bankanın insafındasınız; eğer bir milyon dolar borcunuz varsa, banka sizin insafınızda.
Hazine tahvilleri dün yükseldi ve 10 yıllık tahvil faizi geçen hafta %1,53'ün altına gerilemenin ardından tekrar %1,6'nın üzerine çıktı. FED'in enflasyon korkularını dindirme çabalarının pek olumlu tepkiler almadığı bir dönemde, yatırımcılar daha uzun vadeli tahvillere yönelik talebi ölçmek adına Çarşamba günü gerçekleştirilecek 24 milyar dolar değerindeki 20 yıllık tahvil açık artırmasına odaklanacak.