Son günlerde sık sık ABD Hazine Bakanı Janet Yellen tarafından dile getirilen borç tavanının artırılması, sadece ABD’nin değil tüm dünya gündeminin ilk sıralarında yer almaya devam ediyor.
ABD Hazine Bakanı Yellen, borç limitinin artırılmaması durumunda temerrüt olasılığına dikkat çekerken, böyle bir durumun global ölçekte de negatif etkileri olabileceğini ifade etti.
Hükümetin altyapı, sosyal güvenlik ve federal çalışanların maaş ödemelerini kapsayan bütçe harcamalarının, vergi gelirlerini aşması durumunda, harcamalara devam edilebilmesi için hükümetin borçlanması gerekmekte. Hazine belirlenen borç limiti ya da borç tavanına ulaşılıncaya kadar borçlanma yetkisine sahip. Ancak son günlerde Yellen’den gelen açıklamalar, hükümetin yaklaşık 31,4 trilyon dolar seviyesinde bulunan borç limitine ulaştığını gösteriyor. Borç tavanına ulaşıldığında, hükümetin vergileri artırması ve/veya harcamaları kısması gerekmektedir. Bu yapılamadığında ise borçlanmaya karar verme yetkisi yalnızca Kongre’ye ait olduğundan, borç limitinin artırılması için Kongre’den yeniden izin alınması gerekiyor.
Borç limitinin artırılamaması, ABD Hazinesinin mali yükümlülüklerini yerine getirememesine yol açarken temerrüt riskini de artıracaktır. Böyle bir durum ise hem ABD hem de küresel piyasalar üzerinde dalgalanmayı artıracaktır. Nitekim 2011 yılında da borç limiti açmazı yaşayan ABD’de CDS’ler 61 seviyesine kadar çıktı. Bu dönemde Standart & Poor’s, ABD’nin kredi notunu AAA’dan AA+’ya indirirken, Fitch negatif izlemeye aldığını duyurmuştu. S&P endeksinin ise %15’in üzerinde değer kaybettiği görülmüştü.
Yüksek enflasyon ve artan faiz oranlarının yanı sıra resesyon olasılığı ve bölgesel bankalar tarafındaki risklerin masada olduğu konjonktürde borç limiti açmasının piyasalar üzerindeki etkisi 2011 yılından daha sarsıcı etki oluşturabilir. Özellikle Cumhuriyetçi tarafın borç limitinin artırılmasının ekonomiyi zora sokacağı, dolayısıyla harcamaların kısılması yönündeki ısrarıyla Kongre’nin bir anlaşmaya varamaması küresel ölçekte bir yandan belirsizliği artırırken bir yandan da kriz riski oluşturabilir.
Geçmişte olduğu gibi Kongre’nin borç limitinin artırılması konusunda anlaşmaya varma olasılığı muhtemel olsa da, olası bir tersi durumda Hazine tahvillerine olan güven azalırken, doların değer kaybetmesi söz konusu olacaktır. Ancak her halükarda benzer durumların tekrarlanmaması için kalıcı çözümün şart olduğu görülürken, benzer sorunların devam etmesi ise zaten bir süredir zedelen doların rezerv para konumunu, daha da sarsacaktır.