BK Asset Management Forex Stratejisi Genel Müdürü Kathy Lien
2016 İngiliz sterlini açısından belirleyici olacak. Sterlin’in Amerikan doları karşısında yılı 7 aylık dip seviyelerinde bitirdiğini düşünürsek, bazı okuyucularımız İngiltere’nin en iyi performans sergileyen G10 ekonomilerinden birisi olduğunu öğrenince şaşırabilirler. Ne var ki son gelen üçüncü çeyrek rakamlarına göre, İngiltere ekonomisi yıllık hız olarak %2,1 büyümüş ki bu da ABD büyümesi ile aynı oluyor. Buna karşın Euro bölgesi ve Japon yeni %1,6, Avustralya %2,5 büyürken, Kanada %0,2 küçüldü. İngiltere Merkez Bankası’nın faiz artışı için ikinci sırada olması çok büyük ihtimalken, Sterlin buradan kar sağlamak şöyle dursun, Euro, Yen ile ABD ve Yeni Zelanda dolarları karşısında değer kaybetti.
2016 yılının güçlü bir büyüme yılı olması gerektiğinden, piyasanın merkez bankası ve İngiltere ekonomisini hafife aldığını düşünüyoruz. Tüketici harcamaları ekonominin omurgası ve satışlar Kasım ayında artış gösterdi. Maaş artışı yavaşlarken işgücü katılım oranları zirve seviyelerine yakın kaldı ve hizmet sektör faaliyeti ivme kazandı. İşgücü piyasası sıkılaşır ve enflasyon dip yaparken, maaşların da artması gerekiyor. Yavaş Çin ve Euro bölgesi büyüme rakamları ekonomi açısından risk arz ediyor ancak İngiltere ekonomisinin G10 ekonomileri içindeki en hızlı büyüyen ekonomilerden birisi olması 2016 yılı açısından hala beklenen bir durum.
Tek başına büyüme açısından, İngiltere Merkez Bankası faizleri yılın ilk yarısında artırmalı. Yine de merkez bankasını bundan alıkoyabilecek iki önemli durum var: düşük emtia fiyatları ve Brexit riski. Petrol fiyatları yılın büyük kısmında düşük kalabilir. Fed’in faizleri önceki yıla göre %0,5’lik enflasyonla artırdığını düşündüğümüzde, İngiltere Merkez Bankası TÜFE’nin %1’in üzerinde olmasını görmeye ihtiyacı olmayabilir, ancak Avrupa karşısında İngiltere’nin pozisyonu netleşinceye kadar buna yanaşmayabilirler.
İngiltere ekonomisi ve Sterlin açısından 2016’daki en büyük risk Brexit. Korkutucu olan şey İngiltere’nin AB üyeliğini terk edip etmemesi konusunda neredeyse başa baş bir seçmen fikri oluşmuş olması. Paris saldırıları ve ülkenin Cameron’ın AB mültecilerine yönelik serbest dolaşım kurallarında reform yapabilme kabiliyeti bunda etkili oldu. AB’den ayrılmak tüketiciyi, işletmeleri ve tüketici güvenini yaralayabilecek derin bir ekonomik belirsizlik sürecini beraberinde getirebilir. Bunun ekonomiye gerçek maliyetini kestirmek zor. Brexit destekçileri bunun İngiliz vergi mükelleflerinin milyarlarca tasarruf yapmalarına imkan sağlayacağını ve Birlik’e karşı ekonomik sorumluluklarını azaltacağını söylüyorlar. Öte yandan, ticaret, yatırımlar ve istihdam konusunda önemli maliyetler getirebilir.
Eğer İngiltere bir serbest ticaret anlaşmasını garantiler, oldukça aktif bir ekonomik deregülasyon uygular ve dünyanın neredeyse geri kalan tamamına kapılarını ticaret için açarsa, Open Europe tarafından üretilen en iyi ihtimalli bu senaryoda, bir Brexit İngiltere gayrisafi yurtiçi hasıla artışını 2030 yılına kadar %1,6 oranına götürebilir. Ne var ki en kötü senaryoda da, İngiltere AB ile bir ticaret anlaşması yapmayı başaramaz, Brexit GSYİH artışı anlamında ekonomiye %-2,2’lik bir maliyet getirir. Şu anda Brexit’in uzun vadedeki sonuçlarını kestirmek imkansız zira bu durumda yeni ilişkilerin şartlarının nasıl olacağını bilemiyoruz. Ancak oylamanın hemen ardından kesinlikle ekonomik hareketlilik ve Sterlin ile diğer İngiliz varlıklarında düşüş bekliyoruz.
Hareketli zamanlarda faiz artırmak İngiltere Merkez Bankası’nın tercih edeceği bir şey değil ve Sterlin açısından en büyük hareketliliğin referandum zamanı olacağı düşünüldüğünde, siyaset yapıcılar dikkatli davranıp faiz artırmaktan vazgeçebilirler. Tabii ki buna başka bir açıdan da bakılabilir. Merkez bankası referandum ile herhangi bir çakışma olmaması açısından faizleri erkenden artırmayı da tercih edebilirler. Bu durumda ekonominin çökmesi ihtimaline karşı ileride faiz indirimi yapma ihtimali de doğar.
Brexit oylaması yalnızca İngiltere açısından değil, bütün Avrupa açısından bir kader anı olacak. Avrupa Konseyi’ndeki güç değişiminin siyasi olarak dallanıp budaklanmasının yanında, bir bütün olarak AB bir partner olarak daha az çekici hale gelebilir. Ekonomik sonuçlar belirsiz ancak bu durumda AB ile İngiltere arasında daha büyük bir rekabet ortaya çıkabilir, fakat kesin olarak kısa ve uzun vadeli öngörüler belirsizlik.
Teknik açıdan GBP/USD paritesi çok düşük ancak şu anki seviyelerin altındaki bölgelerde pek çok önemli destek noktası bulunuyor. Öncelikle 1,4814 seviyesinde 2013 dip noktası var. Bunun altında 1,4566’lık 2015 dip seviyesi bulunuyor. Aşağı yönün resmi olarak alaşağı edilmesi için, GBP/USD paritesinde çifti 1,55 üzerine çıkarabilecek çok daha güçlü artışlar görmeliyiz. Bunu akılda tutarak, 1,45 ile 1,65 arasındaki işlem aralığının önümüzdeki yılda da işlevselliğini koruyacağına inanıyoruz.
Kathy Lien'in ücretsiz İşlem raporu için Orijinal (İngilizce) Metin