Küresel piyasalar Fed sonrası resesyonu fiyatlıyor. FOMC öncesi raporumuzda 75 baz puan ve üzeri bir faiz artışıyla beraber sonraki toplantıda da yine yüksek oranlı bir beklentinin piyasalarda olumsuz fiyatlama yaratabileceğini belirtmiştik. Powell’ın sakinleştirici açıklamaları sonrası ilk tepki pozitif olsa da dün ABD %4, Avrupa %3 ve Asya %2’ye yakın kayıp yaşadı. BİST 100 de %2’ye yakın düşüşle kapattı günü.
Piyasalarda en çok teknoloji, seyahat, gayrimenkul gibi büyümeye dayalı sektörlerde düşüş var. Bunun da nedeni resesyon kaygısı. Fed’in enflasyonu geçici görmesi ve geç kalmasının maliyeti bu ay 75 baz puan oldu ki Temmuz’da da aynı oranda bir faiz artışı bekleniyor. ABD siyaseti için de enflasyon büyük bela, çünkü vatandaştan büyük tepki alınıyor. Böyle olunca büyüme ve istihdamdaki yavaşlama göze alınarak enflasyon konusunda daha seri davranılması gerektiğinde anlaşılmış görülüyor. Sancıyı da tabii ki hisse senedi ve tahvil piyasaları yaşıyor.
Resesyon dönemlerinin çoğunlukla kazananı olan emtia grubunda bu yöndeki endişelerle toparlanma görüyoruz. Altın 1.850 dolara gümüş de 22 dolara yaklaştı. Fakat altın üzerindeki baskı yakın vadede etkisini sürdürebilir, bu nedenle 1.876 dolar aşılmadıkça 1.800- 1.780 aralığı canlı.
Son günlerde dünyada birçok merkez bankasının faiz artışı en çok yapılan haber olma özelliğini taşıyor. Fed’den Polonya’ya İsviçre’den Arjantin’e kadar tüm ekonomilerde enflasyon ve yüksek belirsizlik nedeniyle sıkılaşma politikası izleniyor. Bunların dışında kalan ülkelerden biri Çin biri de Japonya. Çin’de salgının etkisi ve konut sektörü başta olmak üzere yaşanan sorunlar teşviklerde devamlılık yaratıyor. Japonya’da ise garip bir durum var. Politika yapıcılar bir yandan faizi bir yandan da yeni kontrol etmek istiyor, ama diğer merkez bankalarının da gerisinde kalıyor. Bugünkü son karar da uygulamanın devam etmesi yönünde oldu. Takip edilen seviyelerde sıkıntı çıkınca tahvil üzerinden müdahale edilerek süreç devam edecek gibi görülüyor.
Rusya ve Ukrayna’da savaşın etkileriyle şok kararlar alındı, ancak merkez bankaları normalleşmeye dönerek savaş öncesi politikaya bağlı kalıyorlar. Bu tarafı da elediğimizde geriye sadece Türkiye kalıyor.
Yeni Ekonomi Modeli adlı uygulama ile faiz kesinlikle masada değil. Faiz dışı seçenekler deneniyor, fakat enflasyon kontrol edilemeyecek seviyelere çıktı ki Haziran’da da %80’e yakın bir oranın görülmesi bekleniyor. Bu noktadaki inadı çok defa eleştirdiğimiz için yeni bir şey söylemeyeceğiz. Sadece TL savunmasız bırakıldıkça göstergelerde iyileşme olması mümkün değil. Bununla beraber küresel akışa uyamamak, risklere karşı önlem alamamak CDS’i de kuru da yükseltmeye devam edebilir.
Dolar kurunda son bir aylık görünüme baktığımızda; takip ettiğimiz seviyelerdeki sıkışma ya da tutundurma çabasının yukarı yönlü attığını görüyoruz. Biz 14,80 direncinin ardından 15,65’i izliyorduk. Fiyat bu aralıkta korunmaya çalışıldı, olmadı. Bu seviye üzerinde 16,40’ı önemli görüyorduk, bu bölgede de tutunma çabası başarılı olamadı. Teknik olarak son direnç noktası olarak izlediğimiz 17,15’in de aşılmasıyla fiyat 17,30’lu seviyelerde muhafaza edilme gayretinde. Fakat dünya borsalarında satış hızlandı, risk iştahı azaldı, faizler yükseliyor, tahvilde oynaklık arttı. Yani küresel görünüm son derece negatifken yurt içinde CDS 800 bp üzerinde, piyasa faizleri yükselirken TL’nin bu ortamdan hasar almaması mümkün görünmüyor.
Borsada yabancı satışı devam ediyor ve endeks henüz kısa vadede ilk yakın destek gördüğümüz 2.400 puanı koruyor. Ancak seviyelerden ziyade hacim ve getiri önemli. Bu anlamda içleri rahatlatan bir durum yok maalesef. Şimdilik 2.400 puan üzeri olumlu, fakat gerek küresel baskı gerekse içeriden kur ve CDS baskısının artması durumunda kırılacak desteğin altında 2.265 puanı gözleyeceğiz.
