Türkiye´de 2013 yılından itibaren ivme yakalayan leasing sektörünün işlem hacminin 2014–2018 arasında yaklaşık iki kat büyüyerek 33 milyar TL´ye ulaşması beklenirken; leasing işlemlerinin vergilendirilmesine yönelik konular, talebin daha hızlı artmasını engelliyor.
Deloitte´un "Leasing Sektörü: Sürdürülebilir Büyüme Yolunda Adımlar" raporuna göre, sınırlı bir ekonomik büyüme performansı yakalanması öngörülen 2015-2018 yıllarında sektörün yıllık ortalama nominal büyüme hızının yüzde 20´nin biraz altında olması; özellikle makine-teçhizat ve taşınmaz mallarda işlem hacminin 2014-2018 arasında yaklaşık iki katına çıkması bekleniyor.
Buna göre, leasing sektörü işlem hacminin 2014–2018 arasında 33 milyar TL´ye, aktif büyüklüğünün 64 milyar TL´ye, net kira alacağının ise 41 milyar TL´ye ulaşması öngörülüyor.
Rapora göre, 2014 itibariyle yaklaşık 7.6 milyar dolar işlem hacmine sahip Türkiye´de leasing sektöründe 31 şirket yaklaşık 50,000 müşteriye hizmet veriyor. Büyüklük olarak ilk 10 şirketin tamamını banka iştirakleri oluşturuyor; bu da bankacılık ve leasing faaliyetlerinin diğer ülkelere oranla daha paralel yürümesini beraberinde getiriyor.
Rapora göre, leasing işlem hacminin milli gelire oranında, Türkiye 2013 yılında 0.63 penetrasyon oranı ile dünyadaki ilk 50 ülke sıralamasında 41. sırada yer alırken; sektörün mevcut potansiyelinin altında olduğu görülüyor.
Leasing piyasasındaki "operasyonel leasing" ve "sat-geri kirala" gibi ürünlerle çeşitliliğin ancak son dönemlerde artmasının, bu oranın Türkiye´de düşük kalmasındaki faktörlerden biri olduğu belirtiliyor.
VERGİ DÜZENLEMELERİ TALEBİ SINIRLANDIRIYOR
Raporda, 2007 yılından önce kredi piyasalarındaki büyümeye paralel bir ivme yakalayan leasing sektörünün küresel kriz sonrasında, vergi düzenlemelerinin de etkisiyle aynı başarıyı tekrarlayamadığı belirtiliyor.
Leasing işlemlerinin vergilendirilmesine yönelik teşviklerin leasinge olan talepte temel belirleyici olduğunu belirten Deloitte Türkiye Finansal Hizmetlerden Sorumlu Vergi Direktörü Gündoğan Durak, "Sat-geri kirala işlemlerine sağlanan vergisel avantajlar esasen bugün itibariyle istenilen seviyede olmayıp yapılacak ilave değişiklikler neticesinde bu alandaki ivmelenme hızlanacaktır" dedi.
Raporda ayrıca, leasingin şirketler tarafından çoğunlukla KDV avantajından yararlanmak için kullanılan bir finansal enstrüman olarak algılanması, gerekli altyapının tam anlamıyla oluşmamış olması, özel sektörde bankalara ve krediye erişimi sınırlı, mali yapısı zayıf görülen şirketlerin leasing yoluna gittiği yönündeki algı, bankaların küresel kriz sonrası dönemde KOBİ bankacılığına yönelmesi ve Türkiye´deki şirketlerin mülkiyet sahipliği konusuna yaklaşımlarının da leasing sektörünün gelişmesi önündeki engellerden olduğu belirtiliyor.
Rapora göre, sektörün sürdürülebilir büyümeye ulaşması için atılması gereken adımlar arasında; derin bir ikinci el piyasasının oluşturulması ile operasyonel leasingin geliştirilmesi, bürokratik katılıkların azaltılması, uluslararası makine/ekipman üreticileriyle distribütörlük anlaşmalarının kurularak leasing ağının geliştirilmesi ve sektördeki veri akışının iyileştirilmesi gibi unsurlar bulunuyor.