İSTANBUL, 11 Şubat (Reuters) - TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan uzun vadede büyümenin, para politikası ile Merkez Bankası'nın faizleri suni olarak düşürmesiyle sağlanmayacağını belirterek güçlü bir ekonomi için esas olanın üretim olduğunu söyledi.
TÜSİAD'ın olağan genel kurulunda yaptığı konuşmada Özilhan, Türkiye gibi 80 milyonluk bir ülke için kalıcı ve sürdürülebilir büyümenin sanayiden geçtiğine dikkat çekerek, "Üretim sektörlerinin gelişmesinin önündeki engelleri tek tek belirleyip ortadan kaldırmak, yatırım ortamını iyileştirmek gerekir" dedi ve ekledi:
"Çoklu kriz sürecinden geçiyoruz. Dünya ekonomik ve siyaset sahnesinde meydana gelen değişimler adeta tektonik tabakaların yer değiştirmesini hatırlatıyor. Risklerin çok iyi yönetilmesini gerektiren bir süreçteyiz."
Dünya ekonomisinde büyük bir felaket yaşanmayacak olsa bile, risklerin çok fazla olduğunu belirten Özilhan; küresel piyasalardaki sert dalgalanmaların devam edeceğini, uluslararası yatırımcılarda ciddi bir tedirginlik olduğunu ve herkesin beklemeye geçtiği kaydetti.
Özilhan, Türkiye'de de ulusal yatırımların artmadığını kaydederek, yurtdışına sermaye çıkışının yaşandığını ifade etti.
DOĞU/GÜNEYDOĞU'DAKİ OLAYLAR YATIRIM ORTAMINI DA ZEHİRLİYOR
Doğu ve güneydoğuda devam eden olayların ve her gün gelen asker, polis, sivil ölümlerinin toplumda derin yaralar açtığına dikkat çeken Özilhan, "Terörün yol açtığı en büyük sorun hiç şüphesiz can kayıpları. Bu can kayıplarının yanında söylemeye dilim varmıyor ama terör yatırım ortamını da zehirliyor ve zaten zayıf seyreden ekonomik performansı aşağı çekiyor" dedi ve ekledi:
"Bir kez daha altını çizmek isterim ki, içinden geçmekte olduğumuz koşullar altında, kim olursa olsun, herhangi bir iktidarın, bütün bu karmaşa ve belirsizliklerle tek başına mücadele edebilmesi, bütün bunların üstesinden gelebilmesi mümkün değil."
"Ölen bir çocuğa kimin demeden beraber üzülelim. Çocuk öldüren her kör kurşunu kimin tabancasından çıkarsa çıksın beraber lanetleyelim" diyen Özilhan, kutuplaşmanın reddedilip kaos ortamının üstesinden gelinmesi gerektiğini kaydetti.
Sosyal ve siyasi değişimin yönünü anlamak için farklı kesimlere kulak verilmesi gerektiğinin altını çizen Özilhan, "İfade özgürlüğü ve farklı görüşlere saygı çerçevesinde eleştirilerin dile getiriliyor ve sorunların tartışılıyor olması 'her kafadan bir ses çıkıyor, istikrar yok ve ülke kötü yönetiliyor' anlamına gelmez. Mevcut sorunların hiç tartışılmadığı, hiç bir eleştirinin duyulmadığı bir toplum temel meseleler konusunda büyük bir toplumsal uzlaşmanın olduğu, istikrarın hüküm sürdüğü bir toplum gibi görülebilir. Oysa böyle değildir" diye konuştu.
BARIŞÇI ÇÖZÜM YOLUNA DÖNÜLMELİ
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes de konuşmasında çatışmaların bir an önce durması, PKK'nın derhal şiddete son vermesi ve siyaset kanallarının yeniden açılarak, barışçı çözüm yoluna dönülmesi gerektiğini belirtti.
2016 yılına iktisadi açıdan artan belirsizliklerle girildiğini kaydeden Symes, "Bu sene küresel krizin sekizinci yılı ve açıkça ifade etmeliyim ki, en kötüsü geride kaldı diyebilecek durumda değiliz. Krizden bu yana küresel büyüme hızı ortalama yüzde 30 kayıpla devam ediyor. Küresel büyümenin önemli motorları olağanüstü yavaşladı" dedi.
Türkiye'nin dışa açık bir ekonomi olması nedeniyle dış talep yetersizliğinden büyük zarar gördüğünün altını çizen Symes, şöyle devam etti:
"Türkiye, sanayileşmesini tamamlamamış bir ülke olarak mevcut işsizlik rakamlarını en azından sabit tutabilmek için en az yüzde 5 büyümeyi yakalamak durumundadır. Bu büyümenin gerektirdiği iç tasarruf veya dış tasarrufu bulabilmek hiç de kolay değil. İçeride yatırımlar artmıyor, enerji fiyatlarındaki düşüşe rağmen cari işlemler açığımız halen riskli bir noktada."
Makroekonomik istikrara zarar verecek en ufak bir söylem veya tutuma müsamaha gösterilmemesi gerektiğini belirten Symes, "Bu noktada hemen ifade etmek istiyorum, göz göre göre artan enflasyonu iyi irdelemek ve bu artışa muhakkak son vermek durumundayız" diye konuştu.
Symes ayrıca, toplumda yargıya güvenin yeterli olmadığını da belirterek "Maalesef kimse aksini iddia da etmiyor. Yargı bağımsızlığının ve yargıya güvenin zayıfladığı, hukukun öngörülebilir olmadığı bir ülkede elde edilen ekonomik başarıları sürdürebilmek mümkün değildir" dedi.