TCMB rezervlerinde haftalık artış: Döviz ve altın etkili oldu
Bu karar bir oran olmayabilir. Ama çok kişiye farklı dillerde söylenmiş bir cümle olacak. Ve bazıları o cümleyi sessizlikte duyacak.
1. Siyasete: Zarar Hesaplı Bir Sessizlik mi Olacak?
Eğer Merkez Bankası faizi sabit tutar ya da indirirse, hükümete dönük mesaj açık olur:
“Artış yapmadım. Seçim sonrası sizi halkın önüne atmadım.
Ama indirip de uluslararası piyasada sizi yalnız da bırakmadım.”
Bu tür sessizlikler bazen jest sanılır. Ama ekonomide sessizlik jest değil, güvensizliktir.
Çünkü piyasalar için sessiz kalmak, griye düşmek demektir.
Ve gri olan her karar, piyasanın gözünde kararsızlıkla eşanlamlıdır.
Hükümet bu tür kararları “denge” sanabilir. Ama ekonomi bunu “netlik yokluğu” olarak fiyatlar.
Not: 2021’den beri 7 kez “faiz indirimi” süreci zamanlamayla krize dönüştü. Bu hafıza hâlâ sıcak.
2. Yurt Dışına: Bağımsız Görünmek mi, Yoksa Hareketsiz Kalmak mı?
Bir artış gelmezse, dışarıya şu mesaj veriliyor olabilir:
“Faizi artıramıyoruz, çünkü içerideki siyasi dengeler buna izin vermiyor.
Ama indirecek cesaretimiz de yok.
Yani, biz karar alabiliyormuş gibi yapıyoruz.”
Böyle bir karar, bağımsızlık gösterisi değil, hareketsizlik içinde denge kurma tiyatrosu olarak okunur.
Ve yatırımcı rakamdan çok, hareket kabiliyetine bakar.
Eylem yoksa, yatırım da yoktur.
Not: Son üç ayda portföy yatırımlarında 1,7 milyar dolarlık çıkış oldu. Para, karar alamayanı sevmez.
3. Körfez ve Asya Sermayesine: Gelin, Ama Çok Derine Girmeyin
BAE, Katar ve Suudi sermayesi uzun süredir Türkiye’de.
Ama banka hisselerine değil.
Tahvillere değil.
Enerjiye, limanlara, veri merkezlerine.
Betona ve kabloya. Çünkü sıcak para güven ister. Altyapı, teminat.
Faiz sabit tutulursa, bu sermayeye şu sinyal gönderiliyor olabilir:
“Sıkılaşmadık. Sizi ürkütmeyeceğiz.
Ama faiz düşürmedik. Size zaman kazandırıyoruz.”
Ama bu ilişki sadece yatırım değil, bilanço dışı güvenli hatlara da dayanıyor.
Çünkü şunu biliyoruz:
- Katar ve BAE ile imzalanan toplamda 15 milyar dolarlık swap anlaşmaları, sadece döviz değil, jeopolitik alan açma fonksiyonu görüyor.
- Körfez’den beklenen doğrudan yatırım paketleri hâlâ tam çözülmedi ama Merkez Bankası bu desteği döviz rezervinin “görünmeyen” kısmı gibi yönetiyor.
- İsrail–İran gerilimi sonrası Körfez’deki para akışının yön değiştirmesi, Türkiye’nin kur istikrarı için sessizce beklediği sigorta olabilir.
Bu kırılgan dengede, sabit ya da belirsiz bir faiz kararı şu sonucu doğurabilir:
Getiri düşer, güven sorgulanır, fon kaçar.
Dip veri: Körfez fonları 2023 sonundan beri 10+ alanda taahhüt verdi ama sadece 4’ü tamamlandı.
Swap’lar hâlâ çözülmedi. Ve çözülürse kur serbest kalabilir. **
4. İçerideki Sermayeye: Zaman Kazanılıyor, Ama Süre Doluyor
Büyük gruplar, holdingler, sanayi devleri:
Eğer Merkez faizi sabit tutarsa, bu onlara kısa vadeli bir “rahatlama” gibi gelebilir.
“Faiz artmadı. Kredi kanalı sıkışmadı.
Üretim tarafı nefes aldı.”
Ama bu rahatlama sahte olabilir.
Çünkü krediye ulaşmak zor, yatırım maliyetli, döviz tedirgin.
Ve en kötüsü: bu sabitlik, netlik değil.
“Bekleyin” deniyor. Ama neyin bekleyişi bu?
Bekleyişin içinde reform yoksa, plan yoksa, şeffaflık yoksa...
Bu zaman sadece ötelenmiş bir çöküştür.
Not: 2024’te sanayi yatırımlarının %42’si ertelendi. Nedeni net: "Finansman belirsizliği."
5. Gizli Maliyet: Faiz Geç Kaldığında Ülke Erken Öder
Bugünkü karar artış da olabilir, sabit de. Ama hangi yönde olursa olsun, asıl mesele şu:
“Bu karar zamanında mı alındı, yoksa geç mi kalındı?”
Faiz artırmak artık çözüm değil, kriz riski.
Çünkü geç kalındı.
Nisan’daki 350 bp artış üç ay önce gelseydi, bugünkü tablo başka olurdu.
Şimdi sabit tutmak bile piyasa için sinyaldir.
Enflasyon artık sadece rakam değil, psikoloji.
Ve o psikoloji bugün kimseyi inandırmıyor.
TÜİK %35 diyor, halk %100 yaşıyor.
Merkez "sıkı duruyoruz" diyor, market "etiketi sık değiştiriyoruz" diyor.
Ve bu kopuş artık teknik değil, yönetsel bir kopuştur.
Bir şey daha: Son 6 ayda 3 kez “bekle-gör” denildi. Her seferinde kur yukarı gitti, güven aşağı.
Kapanış: Karar Açıklanmadı Ama Yorumlar Çoktan Verildi
Bugün Merkez Bankası bir karar verecek.
Ama aslında herkes çoktan kararını verdi.
- Hükümet: “Umarım sıkmazlar.”
- Yatırımcı: “Yön belirsizse neden gireyim?”
- Yabancı fonlar: “Eylem yoksa umut da yok.”
- Vatandaş: “Yine bir şey değişmeyecek.”
- Piyasa: “Ben artık kendim karar alırım.”
Ve en kötüsü:
Faiz açıklanmamış olabilir. Ama belirsizlik çoktan fiyatlanıyor.