ABD ile S-400 ve İran’dan petrol ithalatına dair belirsizlik, ekonomideki daralma ve enflasyonda belirgin düşüşün yaşanamaması, AB ve ABD’nin Doğu Akdeniz konusundaki tavrı gibi gerek ekonomik gerek dış siyasetteki zor sürecin üzerine İstanbul seçiminin iptal edilmesi ile Türk Lirası varlıklarda değer kaybı hızlandı. TL, yıl başından bu yana dolar karşısında %16 değer kaybı ile en çok düşüş yaşayan gelişen ülke parası oldu. Bu hafta içinde 5 yıllık CDS, gösterge faiz ve kur Ağustos’ta yaşanan sert yükselişin ardından en sert yükselişini yaşadı.
TL’de yaşanan değer kayıplarının nedenlerini çok defa belirttik ve bu kayba neden olan sorunlarda çözüme doğru bir gidiş olmazken TCMB kanadından müdahale geldi.
TCMB ne yaptı?
TL varlıklardaki düşüşü engellemek için haftalık repo ihalelerine ara verdiğini açıkladı, buna göre politika faizi olarak kullanılan haftalık borç verme faiz oranı olan %24 kullanılmayacak bunun yerine gecelik borç verme faizi olan %25,5 ile geç likidite penceresi faizi olan %27 oranları kullanılacak ve bu ortalama alındığında faiz oranı %24’ün üzerine çıkmış oluyor. TCMB, ek araçlarını kullanarak örtülü faiz artırımına gitmiş oldu.
Ayrıca piyasada TL azlığı sağlamak için de Türk lirası zorunlu karşılıkların döviz cinsinden tesis edilebilmesi imkânı azami oranını yüzde 40’tan yüzde 30’a indirdi ve yabancı para zorunlu karşılık oranlarını tüm vade dilimlerinde 100 baz puan artırdı. Merkez, Türk lirası zorunlu karşılıklardaki değişiklik ile piyasaya 2,8 milyar dolar likidite verilmesi ve piyasadan 7,2 milyar TL tutarında likidite çekilmesi, yabancı para zorunlu karşılık oranlarında yapılan değişiklik sonucunda ise piyasadan 3 milyar dolar likidite çekilmesini hedefliyor.
25 Nisan PPK toplantısından bugüne çok şey değişti!
Merkez, Nisan ayı toplantısında ithal girdi maliyetleri ve gıda enflasyonundaki yükselişe dikkat çekse de yıl sonu enflasyon tahminini değiştirmedi ve karar metnindeki şahin ifadeyi de kaldırdı. Enflasyon raporu sunumunda Çetinkaya, bunun yakın vadede faiz indirimi olarak algılanmaması gerektiğini belirtti, ancak merkezin Nisan duruşu önceki toplantılara göre yumuşamıştı ve piyasalarda da Haziran’da faiz indirimi beklentileri artmıştı. Ancak 25 Nisan sonrası bu çok kısa sürede yaşanan gelişmeler merkezi yeniden ek sıkılaşmaya gitmeye zorladı, sebebi ise tamamen siyasi gelişmeler oldu. Şimdi ise piyasalarda endişe ile takip edilen konulara 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimi eklendi ve Haziran’da faiz indirimi olasılığı da rafa kalktı.
TCMB’nin işi son derece zor, yetkisi dahilinde elindeki imkanlarla planlama yapıyor, ancak siyasi kanattaki bir gelişme nedeniyle bu planlarını değiştirmek zorunda kalıyor, bu yetmezmiş gibi fiyat istikrarını ve TL’deki kaybı engellemek için attığı adımlar sonrası da sert eleştirilere maruz kalıyor.
Merkez kadar hane halkının da durumu kötü, bu ay içinde TL’de yaşanan değer kaybının enflasyona etkisi kaçınılmaz olacaktır ve bu da alım gücü düşen vatandaşın daha da zorlanacağını gösteriyor.
Sorunu kaynağında çözmek gerek ve çözüm siyasette!